25 Kasım 2009 Çarşamba

Irz düşümü

ben uzaylı sanmıştım ama aslında melekmiş. işte ne bileyim kanatları var falan bildiğin.kurtardıgım andan itibaren hep çok sevdi beni bende çok alıştım.geceleri uyurken kafamı kaldırıp hep baktım ona beklemediğim anda uçup gitmesin diye.diye li cümleler kuruyorsam ben ya aşığımdır ya mutsuzumdur,orası kesin.Ruh halimin en baside indirgenmiş haliyle yaşamak ,bir adım sonra kuracağım cümlenin ne oldugunu bilmemek."burada birşeyler eksik".çok düşündüğüm zaman kendimi kaybediyorum.aslında kendimi adıyorum ya da başka hiçbirşey umrumda olmuyor.bu yüzden kaybediyorum.ya oynuyorum,ya da boğarak kaçmasını bekliyorum.
herneyse bu sabah gitmiş haberim yok.şimdi farkettim.belki de annem atmıştır camdan.böcek de olsa çok alışmıştım,türünü de google dan aratacaktım.Sahi daha ne oldugunu bilmeden bağlanmak işime geliyor.tanıdıkça büyüsü kaçıyor veya ben kaçıyorum.Her giden gibi bu böcek de birşeyler götürdü benden.dikkat ettiyseniz sadece bir önceki cümleye büyük harf ile başladım kimin umrunda.ince mesajlara,garip oyunlara tahammülüm olsaydı ben olmazdım.bilmeden ne diyeceğimi yazıp, arkasından ne hissettiğimi öğrenmiş oluyorum güzel olan o.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Etiket

Çocukluğum bitti, gençliğimin başında sayılırım. Ata binip kürşad olamayıp,kazıkları yerleştirip gemileri kaydıramadıktan sonra neye yaradı geçen zaman.İtiraf ediyorum tek sıkıntım bu.HATIRLANMAK İSTİYORUM.Bari şu zamanları not alayım da seneler sonra hatırlanacak birşey yaparsam geçmişe dair bir fikirleri olsun.Hani 19 mayısı doğum günüm yapmak zorunda kalmasınlar.

21 Ağustos 2009 Cuma

Kaplumbaa

Kaplumbağ gibiyim lan.Plajda doğmuşum,denize gideceğime ormana gitmişim.Çakal,aslan ararken ormanda taş çatlasa tavşan çıkacağını unutmuşum.Taş çatlamış,içinden tavşan çıkmış.Yarışmışız gerizekalılıkta; o mu ben mi? diye.Tavşan beni geçmiş,saçmalamaktan uyuya kalmış.Onun uyuduğu zamanlarda ben hep yaşadığımdan aptal olan ben gözükmüşüm.Bütün orman gülmüş bana.Sahi lan ne işi var su kaplumbağsının ormanda.Asilikten değil yanlış anlama.Sadece diğerleriyle aynı yöne gitmek istememişim.Geç bunları da deniz biraz tuzlu bugün.Ondan girmedim

7 Ağustos 2009 Cuma

Oğuldan oğlana

herşeyin rayına oturmasını beklerken öküz gibi bakarsak hayata...

cümlesine edat ve yüklem aranıyor.en az 1 sene bir cümlede bulunmuş olması,ve yabancı dilden gelmiş olması gerekiyor.
mülakat geçen hafta salı

Babadan oğula

bir hatayı 1 kere yaparsan dikkatsizsin
2 kere yaparsan aptalsın
3 kere yaparsan beyinsizsin
4 kere yaparsan mazoşistsin
5 kere yaparsan gerçekten iyisin.

çünkü 5 kere hata yapma ihtimali herkesin olmaz.yetenek gerekiyor

Pırasa

şimdi o zaman anlatayım
1
öğlen uykundan uyanmak kolaydır ama sabah erken kalkmak zor gelir adama.Gece uyumak kolaydır üstelik.O zaman öğle uykusu ,gece uykusundan daha değerlidir.
2
dünyayı ele geçirme butonum sonunda bitti.Kırmızı ve büyük.Üzerinde plastik bir koruma var,onu kaldırıp butona basabiliyoruz.Kilitli.

1+2=3 ise

öğlen dünya ele geçirilir hep. hiçbir filmde gece vakti dünyayı alaleda ele geçirmiş bir adam göremezsiniz.hep öğlen olur ne olursa.meteor falan öğlen düşer,buzullar öğlen erir.

ama titanik neden gece battı?
1
gemide sevişince ben di caprio nun abdest aldığını görmedim.kaptan ise münafık gayet içiyordu.zina serbestti.
2
gemide türk görmedim ben

1+2=3 ise

dünya türk olsun dto

ancak

yüzerken denizin dibine baktığımda yosun görüyorsam gözlerimi açmam kabul.korktugumdan falan değil.daha evimin önündeki ağacın yapraklarını saymayı tam bitirmemişken,yosunları tek tek sayamıyorum.karayı denizden daha çok seviyorum ama arabı kızıldan daha çok değil

30 Temmuz 2009 Perşembe

Gittim

Tebrikler

25 Temmuz 2009 Cumartesi

:)

bir sürü kelime vardı aklımda unuttum.iki cümleyi bağlayamadım,problem değil.bir sürü geçti üzerimden.bir sürü,bazen anlamsız.yavaş okumanız gerektiğini vurgulamak.devrik ve anlamsız,kuralsız.D büyük olucak önceki cümlede,burada ulama yok.Yorgunum,argınım bunu belirtmem gerek burada lakin özetleyebilecek bir cümlem yok.Yanlışlıkla sayfayı kapatacağımı biliyordum,önceden kopyaladım.Umursamadığım hatta ne dediğimi bilmediğim birkaç cümle,ancak ,virgül boşluk,özne,yüklem.Merak ettim ne yazacağımı ,yavaşlayan kalp ritmi.Bir benden,bir beynimden,bir el alışkanlığı.Say sayıları,sayma sayıları daha sonsuz olan rakamdan.insan ölmekten bahseder kötü hissettiğinde,ben ise gülmekten.değiştirme o kanalı izliyorum ben.bıraktığım sigara,başladığım ben,bıraktığım sigara.umrumda değil uyak,kafiye,alaka.başkalarının hayatları.birşey yazdığın zaman hep giriş cümlende problem oldugunu farkedinceye kadar geçen süre.bildiğin delisiniz.okuyorsanız delisiniz veya çok sıkıldınız.bana yazılmayanı okumam.yukarıdan aşağıya,sağdan sola hep baş harfleri.dikkatli bakarsanız her çaprazda bir isim,şehir,hayvan,umut,istek,arzu.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

hissedersiniz.

tam koşarken düştüğünüz anı inceleyelim.Tam yer e kafanızı vurmadan önceki az bir saliselik kısım gözünüzün önüne getirin.Ben o anı çok seviyorum.Çünkü o hızla düşerken adrenalin veya her ne bok hormon vurdugunuz yerin acısını hissettirmiyor.en sağlam darbede bile düşüyorsun.anlatmak istediğim düşerken düşmeme şansın yok.Yani birşeyi yaparken onu yapmak zorunda kalıyorsun.
sonra düştünüz.düştükten önce değil de düştükten sonra kanayan başınıza "ne yapıcam lan ben" demeniz önceki tezimi kanun haline dönüştürüyor.Ama bir gerçek var ki düşmeden önce hesapta olmayan yaranız,düştükten sonra biraz da hoşunuza gidiyor.

3 Haziran 2009 Çarşamba

İsyan

mutlu uyanayım
başka bişi istemiyorum
bir hevesle.

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Ladies?

uçsuz bucaksız bir arazide kale kurmuş olmam acaba en büyük stratejik hatam mı oldu hayatımda?
bilemem ki.
nasıl olsa düşman gelmiyor.
gelene kadar vaz geçiyor,yoruluyor.
ancak
gelecek olan baştan gelmiyor,nasıl olsa düşman bir şekilde aklını çeliyor.
istesem de istemesem de durum 0-0
hayat dursa da devam etse de heyecan yok,seyircisiz oynuyorum her hafta,her gün belki dün.
Dün dememin sebebi burda zaman kavramı yok,gelecekten bahsetmememin nedeni ise umut yok.

18 Mart 2009 Çarşamba

Nasılsın? iyiyim.

Sana birşeyler göstereceğim sadece onun içim geldim .Kazağını dirseğine kadar sıyırıp gösterdi.Seni ne kadar özlediğimi bilmek için damarlarımı kestim.Karşıdan bakıldıgında bırakın damar kesilmesini,aşı izi bile yoktu.Ardından boynunu gösterdi.Arkasından boynumu kestim.Ama orada da hiçbir iz yoktu...Son olarak kazağını ve altındaki beyaz t-shirt ü kaldırarak göğsünün sol tarafını gösterdi.Seni ne kadar sevdiğimi görmek için açıp bakmak istedim.Elbette orada da hiçbirşey yoktu.Delirdi mi tamamen?
Anlasana gerizekalı,belki birgün dönersin diye beni tam bul istedim.
yumruğunu sıktı,hiçbirşey diyemedi.
aslında 400 küsür km yol gidip evinin altından döndü.
belki de gitmedi gidemedi.
korktu.
korkak.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Kendimi tanıyamıyorum.

siz ne derseniz o olsun.

kuru kuru

bir zırhın kendini yok ettiğine şahit oldum çok defa.Küçük bir kaza sonrası kalitesiz kaskı olmasaydı ölmeyecekti ki o.Ağacın yaşken eğilmesi değil,bükülmesi koyan bana.
nasıl ki hayatı boyunca hep ezilmiş birinin kendini kanıtlaması için hep uç yaşaması normal karşılanıyorsa,0.5 uç tadında çabuk kırılan bir insan olmamın bunla bir ilgisi yok.
benim ne anlatacağım önemli değil,nasıl anlattığım önemli desem de hep ne anlattığım önemli tabiki.0.5 başlarsan hayata en azından tombo,faber castel ol öğüdü ile büyümem ise büyük bir yalandan
ibaret.
kendi kafamda yarattığım insanları hep gözümde büyüterek verdiğim önem aslında kendimi bir alt seviyeye düşürüp gözlerimi kapamam olmuş.Yazık.herhangi birine,kişiye,arkadaşa,sevgiliye ağıt yakmaktansa kendi kendime kızmam az önceki kibirliliğimi nötrlüyor sanırım.çevremdeki insanlara baktığım zaman hep bir tutku üzerine yoğunlaşmalarına bayılıyorum,sanki bir görev edinmişim kendime onları izlemek gibi.bilmiyorlar görmüyorlar.en değer vermediğim insana bile üzülebiliyorum ama kurtulamıyorum anasını satayım bu arkasına saklandığım bakır zırhtan.Eskiden demir,metal alaşımı kullanıyordum ancak fazla ağırlık yapıyordu,heryere götüremiyordum. hayatında en güvendiğim yakınım bile beni yok etmeye çalışsa benden alabileceği fazla bir şey olmadığını fark ediyor.bitince her şey herkesle içi boş ama güzel bir jack daniels şişesi gibi saklıyorum içimde.beynimi meşgul eden insan ilişkilerinin yerini tamamen kendimle olan kavgam aldı.Son 2 yılda,geçmişte hayattan aldıklarımı benden geri almaya çalışan bir başka benle çatışıyorum.onun zırhı olsa da ,benimde vurma bana diyebilitem var.en fazla ne kadar acımasız olabilir ki.içimdeki jack daniels şişelerinin hepsine birer not yazıp okyanusa salmaktansa,birer molotof kokteyli hazırlayıp,en sevdiğim ormanı yakmak istiyorum.insanlar o dumanı,alevi görünce elbet içleri acıyacaktır,yardım edebileceklerdir benimle birlikte yananlara.
Yarısı dolu,yarısı boş bir bardak olup insanların beynini meşgul etmektense,durup dururken çatlayıp,kırılıp masaya kristallerini bırakan falan filan.

Bir huyum var içimi sıkan birçok şeyi yazınca üzülüyorum,herkesin beni bildiği gibi olmam lazım değil mi?

O zaman

So tell the girls that i am back in town

okumaya kasan olursa yazım yanlışları için özür dilerim,düzeltecek gücüm pek yok

10 Şubat 2009 Salı

Rakı,balık




Balıkçı evine dönüyor sanırım.O yokken yanan şömine ısıtmıştır şimdiden evi.Çok mu sıkıcı oldu?.
Değiştirelim hemen,bir dalga gelir ve ters yatırır kayığı.Kimse duymaz da çığlıklarını,zaten kendisinin de bağıracak hali yoktur.Doğa onu ayrıştırırken zamanla,kullandığı ilaçların yan etkileri balıkları da etkiler mi bilmem.Ama bırakın orda kalsın çok geç olmadan karışsın bedeni denizin dibindeki kumlara çok geç olmadan,nasıl olsa şafakla beraber deniz onu kabul edebilecektir,binlerce poşet,izmarit ve insanların ona çektirdiği zulümlerle birlikte, elbette onu da sinesine çekecektir.

Küçüklüğünü de bilirdik keratanın.Babasının yakaladığı balıkların onun ilk oyuncakları olması,bir çocugun çırpınarak bir başkasınının ölümünü izlemesinden farksızdı.DI,mı,mişli,sanki kendim görmüşüm gibi anlattığım bu hikayede ne anafikir önemli ne babasının oltası ne de gördüğü ve kafasında yer etmiş o kadar anının.Sahi neredeydi o avlandıkları yer,nerede ne zaman kaybetmişti babasının şanslı oltasını?

kendisi ölürse film biter sanıyormuş
ama Bruce Willis zaten ölüymüş.

"En çok bana karşı samimi olmanı seviyorum,kanser olman sana daha iyi davranacağım anlamına mı gelir,kaç yaşındasın?,seni seviyorum,kovuldun!,babanızı kaybettik,çok iyisin devam et,yalancısın!"
gibi kelimeler ve cümleler her ne kadar beyninin içinde dolaşan bir el gibi istediği lob u sıkıyor,vücudunun bir tarafını hep felç bırakıyorsa da,güç ve bağışıklık kazandırıyordu ona.Sahi yine "du" ile biten cümleleri bırakacağım demiştim.

Rüzgarın,o yağmurla birleşerek yüzüne vurması ve akan suların denize karışmasından daha huzurlu ne olabilir ki.Veya kendini kaybettiğin an,aslında kaybedecek birşeylerinin kaldığını anlamandan.

En azından inerken en dibe,rakısını tutabilseydi ondan önce giden.En dibe gidecektir rakısı ama bizim has oğlan en dipten 3 metre yüksekte kalır,iyi mercan çıkar çünkü ordan :)

Şimdi arayın bakalım,nah bulursunuz cesedimi